Dilenci Ordek

Uc mevsimi birlikte yasadigimiz gunun ertesi gunu, Kirkland' da kahvalti yapmaya gitmistik. Bizim sahil kasabalarimizi andirdigi icin ilk godugumuzden bu yana cok seviyoruz Kirkland'i.

Insan memleketinden uzak olunca elinin altinda her zaman olan ve pek de dikkat etmedigi seylerin kiymetini daha iyi anliyor. SIMIT. Evet simit .... sicak sicak burnuma kokan Ankara simidi. Universitede 1 sinifin bahar donemi sali gunleri arazi dersimiz olurdu. Donuste acik havada yedigimiz onca sey bizi kesmedigi icin servisten inip kizilaya yurur, ust gecidin iki yaninda duran ve o saatte yeni gelmis olan sicacik simitlerden yerdik. O zamanlar sadece tablada simitcilerden alinirdi simit. Simdi pastane kivamindaki simit dukkanlarida hos belki ama, eski tad baskaydi bence. Huzun yaptim birazcik sanirim. Neyse uzak olunca boyle oluyor insan.

Nerden geldim buraya, Kikland'dan cunku az sonra kapisinda dilencilik yapan ordegi goreceginiz dukkan Noah's New York Bagel' cisinda buldugum bizim simidin tirnagi olamayacak ama bunlarin cok sevdigi sabah kahvaltisi icin uygun olan bagellardan geldim. Herhangi biri degil ama susamli olani. ortadan ikiye bolup tost makinasinda kizartip arasina krem peynir surunce, nefsinizi koreltecek kivamda bir tat veriyor.

Iste insan uzak olunca muhtelif cozumler buluyor nefsini koreltmek icin.

Ve konu basligimiz dilenci ordek. Sabah 10 sularinda dukkanin kapisinda bir ayagi onde digeri geride dayilana dayilana bir yandan da soylenerek kapiya gidip geri donen bir ordek dusunun. Manzara inanilmaz guzeldi. Icerideki herkes ona bakiyor. Ben disarida fotograf cekiyorum. Dayanamadim Atilla' ya bir bagel alip gelsene dedim. Tam Atilla iceri girerken disari calisanlardan biri elinde kuru ekmeklerle cikti. Cok seker, biz de tam ona bagel alacaktik, dedim. Kizcagiz da o bizim maskotumuz besliyoruz biz onu o yuzden boyle kapida bekliyor dedi. Yani anlayacaginiz bu sirin oredek gunluk nafakasini almaya gelmis oraya.

Iste boyle komik, ic isitan ya da tuhaf bir suru seyle karsilasabiliyorsunuz.

Simdilik kalin saglicakla...............

1 Gunde 3 Mevsim

Cumartesi gunu uzun suredir gitmeyi planladigimiz, ama Atilla' nin dersleri oldugu icin gidemedigimiz, Leavenworth adinda Bavyera kasabasina gittik.

Yeni bir yere gitmekte tabiki enterasan yan yeni olmasidir degil mi? Ama bizim icin sadece bu degildi :)) Saat tam olarak 12.00 de yola ciktik. Yola ciktiktan sonra gitmekte oldugumuz yönün bütün kis kapali olan bir güzergah oldugunu farkettik. Tabiki bu bizi yolumuzdan cevirmedi.

Basliktan da anlayacaginiz gibi 3 mevsimi birlikte yasadik. Buradan yola cikarken sicaklik 12 dereceydi. Yaklasik 1 saat 20 dakika gittikten sonra sicaklik -1 dereceye dustu. Once sulusepken, sonra lapa lapa, sonrada tipi halinde kar yagmaya basladi. Inanilmaz guzel bir manzara vardi. Cok keyifli bir yol oldu. Biraz zordu aslinda yolu gormek kolay olmuyordu. Yol uzerinde bir nehrin goruntusu inanilmaz guzeldi. Belli bir yere kadar donmus olan kisimlari hafif hafif acilmaya baslamisti, bir yerden sonra daha buz halinde idi ama en son noktada tamamen donmus ve karlar altindaydi. Dedigim gibi manza inanilmazdi. Iste buz tutmus nehrin goruntusu.

2 saat 20 dakika suren yolculuk sonrasi Leavenworth'e ulastik. Oradaki hava durumu da sonbahar kivamindaydi. Gezilecek cok yer vardi. Binalri cok guzel dekore etmisler. Hepsinin userinde bir resim bir isiklandirma mutlaka vardi. Leavenworth 1860 larda Cinliler, Ingilizler, Irlandalilar, Iskandinavlar ve Almanlarin madencilik icin gelmeleri ile kurulmus bir kasaba imis. Ayni zaman da Buyuk Kuzey Demiryolu Sirketi burada merkezini kumus. Ancak 1925 de merkezi baska bir yere tasimalari ile sikintili gunler yasamaya baslamislar. Kasabayi kapatip gitmek yerine ne yapabiliriz diye dusunup etraftaki daglardan da ilham alarak, Isvicre Alpleri modeli bir turizme baslamislar. Kayakla atlama yarismalari baslatmislar. Suanda kasabanin suluetini olusturan binalarin yapmina baslamislar. Arkasindan Muhtelif festivaller duzenlmeye baslamislar. Tabi turistlerin ilgisi de artmis. Diyecegim o ki, Leavenworth esrafi bir araya gelerek kasabalarini kurtarmislar. Simdilerde yilda 20 ye yakin festival duzenleniyormus kasabada. Oykuyu anlatma nedenim insan isterse nelere yapabilir sozunun canli orneklerinden biri olmasi kasabanin.

Uzun uzun kasabayi gezdikten sonra, isin uzun uzun olma nedeni buyukluk degil tek bir cadde var ama her dukkana girmek istiyor insan, :) tabiki cok acikarak yemek yiyecek yer aramaya basladik. Aramaya baslama nedenimizde bir Bavyera kasabasi olmasindan mutevellit lokantalarin cogunlukla domuz urunlerini pisiriyor olmasi. Sonun sectigimiz lokanta neyseki iyi cikti. Atilla cok guzel bir tavuk yedi, izgara edilmis sbzelerle birlikte cok guzeldi, ben biftek yedim ama bana gore biraz cigdi, :)) Atilla her ne kadar degil desede :)) ama en hosu cok guzel bir Alman birasi ictik cok lezzetliydi. Yemek uzerine kahve icmek lazim diyerek tabiki Starbucks kahve icmeye gittik. Burada da vardi Starbucks, ama tabelasini cekmedigime uzuldum, Kasabanin temasini bozmadan ayni konsepte yazmislar. Bir dahaki sefere cekerim insallah. Bir sey daha gordum orada bir kitapci vardi ve Imge ve Dost gibi taksit acmisti sanirim musterilerine, cunku gezerken gordum kadincagiz taksit oduyordu....Ilk defa karsilatim boyle bir kitapciyla burada o yuzden keyifli oldu. 3,5 saat suren keyifli gezinin ardindan donus vakti geldiginde, geldigimiz yoldan donmemeye karar verdik. Daha uzun oldugunu dusundugumuz yoldan donmeye karar verdik. Evet yol 10 dakika uzundu :)) ama neyseki daha guvenli bir yoldu. Cok iyi bir tercih yapmisiz giderken gittigimiz yol da cok keyifliydi, cunku manzara harikaydi. Donerken de gece oldugu icin diger yol guvenliydi.

Yol boyunca beni en cok etkileyen inanilmaz daglar ve onlarin uzerinde tas gorunmesini onleyecek kadar cok cam agaci olmasiydi. Insan bu manzara karsisinda ne kadar kucucuk kaliyor. Ici bir tuhaf oluyor. Manzara, kasaba, yemek, yol hepsi cok guzeldi.

Bu hafta sonu maceramiz bu kadar, kalin saglicakla..............................